Erdoğan’dan Kabine sonrası Trump açıklaması

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında düzenlenen kabine toplantısı sona erdi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki toplantı, yaklaşık 3,5 saat sürdü. Erdoğan, toplantının ardından basın açıklaması yaptı.

Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“3 haftalık aradan sonra yaptığımız kabine toplantısında gündemimizde yine iç ve dış politikaya dair kritik konular vardı.
Bunlara geçmeden önce sizlere, son üç haftada gerçekleştirdiğimiz önemli programlarımızın kısa bir özetini yapmak istiyorum.
15 Eylül’de Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı – Arap Ligi Olağanüstü Zirvesi’ne katıldık.
Orada, Filistin’in yanı sıra Lübnan, Yemen, İran, Suriye ve son olarak Katar’a saldıran İsrail karşısında ortak tavır almanın önemine işaret ettik.
Ziyaretimiz dostumuz, kardeşimiz ve müttefikimiz Katar’la dayanışmamızı göstermek açısından da manidardı.
17 Eylül’de ise Dışişleri Bakanlığımızın yeni yerleşkesinin temellerini attık.
İki yıl içinde tamamlanması planlanan projeyle Hariciye Teşkilatımızı 334 bin 500 metrekare kapalı alana sahip modern, işlevsel ve çevre dostu bir yerleşkeye kavuşturacağız.
18 Eylül’de Şehit Yakınlarımız, Gazilerimiz ve Gazi Yakınlarımızın Kamu Kurumlarına Yerleştirilmesi Kura Töreni’ni icra ettik.
Çektiğimiz kuralarla 630 kardeşimizin daha kamuya atamasını yaptık.
Böylece kamu kurumlarımızda istihdam ettiğimiz şehit yakını, gazi ve gazi yakını sayımız 51 bin 947’ye yükseldi.
Yeni atamalarımızın bir kez daha hayırlı-uğurlu olmasını temenni ediyor; göreve başlayan kardeşlerime Yüce Allah’tan başarılar diliyorum.
19 Eylül’de Türkiye Kooperatifler Buluşması’nda, “2025-2029 Türkiye Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı”nın tanıtımını yaptık.
Buluşmada kooperatiflerimiz için yeni müjdelerimizi paylaştık.
Geçtiğimiz yıl kooperatiflerimizin yararlanabileceği destek kalemlerinde 2 kat artış yapmıştık; bu yıl destek tutarını 2,5 katına çıkardık.
Aynı şekilde; makine, ekipman ve demirbaş alım desteğini 400 bin liradan 1 milyon liraya…
Sergi ve fuar katılım desteklerini 60 bin liradan 150 bin liraya yükselttik.
Nitelikli personel istihdamı desteğini ise, 1 kişi için yıllık 204 bin liradan 266 bin liraya; 2 kişi için 408 bin liradan 532 bin 800 liraya çıkardık.
Bunların da hayırlı-uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Değerli Arkadaşlar…
Milli teknoloji hamlesinin en büyük sahnesi TEKNOFEST’in 13’üncüsü 17-21 Eylül tarihleri arasında İstanbul Atatürk Havalimanında düzenlendi.
19 Eylül Cuma günü TEKNOFEST 2025’i ziyaret ederek, gençlerimizin coşkusuna ortak olduk.
Eserleriyle, fikirleriyle, projeleriyle Türkiye’nin istikbal yürüyüşüne eşlik eden genç arkadaşlarımın tamamını ayrı ayrı tebrik ediyorum.
Şunu da bir kez daha tüm kalbimle ifade etmek istiyorum:
TEKNOFEST nesli, tıpkı mirasını devraldıkları Alparslanlar, Fatihler, Yavuzlar, Kanuniler gibi inşallah tarih yazacak, tarihi değiştirecek.
Biz de bu gençliğin hayallerine ulaşmasını kolaylaştırmak için üzerimize ne düşüyorsa, ziyadesiyle yapıyoruz.
Örneğin; bu yıl başında Üniversite öğrencilerine yönelik geliştirilen İŞKUR Gençlik Programımızdan geçen dönem 100 bin öğrencimiz faydalandı.
Bu dönemki kontenjanımızı yine 100 bin olarak ilan etmiştik.
Ancak gençlerimizin programa yoğun teveccühü dolayısıyla bugünkü kabine toplantımızda kontenjanı 150 bine çıkarmayı kararlaştırdık.
İnşallah 2028 yılı sonuna kadar, toplam 1 milyon öğrencimizi İŞKUR Gençlik Programından faydalandırmayı hedefliyoruz.
Üniversiteli gençlerimize hayırlı-uğurlu olsun, diyorum.

Aziz milletim, basınımızın kıymetli mensupları…
Bu sene güçlü bir heyetle iştirak ettiğimiz Birleşmiş Milletler 80’inci Genel Kurulu Genel Görüşmelerini her açıdan en verimli şekilde değerlendirdik.
Türk-Amerikan toplumunun öncü isimlerinden Amerikan iş çevrelerine, düşünce kuruluşlarından uluslararası yatırımcılara kadar pek çok kesimle bir araya geldik.
Bu toplantılarda özellikle Türkiye’nin sunduğu yatırım ve ticaret fırsatlarını misafirlerimize anlattık.
Birleşmiş Milletlerin tam karşısındaki Türkevimiz, diplomasinin kalbinin attığı bir merkez olarak yine göz doldurdu.
Bir diğer dikkat çekici husus şudur:
İsrail’in engelleme çabalarına rağmen, 80’inci Genel Kurul’a Filistin davası damgasını vurmuştur.
22 Eylül Pazartesi günü Fransa ve Suudi Arabistan eş başkanlığında düzenlenen iki devletli çözüm konferansına, ilgi oldukça yoğundu.
Konferansa katılarak ülkemizin duruşunu çok net biçimde kayda geçirdik.
Ertesi gün, Başbakanlık dönemim dahil, 13’üncü defa Genel Kurul’a hitap ettim.
Hitabımızda, Gazze’de yaşanan ve artık soykırım boyutunu aşıp “toplu-kıyıma” evrilen vahşete vurgu yaptık.
Gazzeli kardeşlerimizin 23 aydır kesintisiz maruz kaldığı zulmü rakamlarla, fotoğraflarla ortaya koyduk.
Uluslararası toplumu İsrail’in, Filistin halkına uyguladığı barbarlıklara karşı harekete geçmeye çağırdık.
Gazze’deki katliamın yanı sıra, Afrika’dan Asya’ya, Balkanlardan Latin Amerika’ya, Türkiye’nin dış politikasında özel yer tutan bölgelere yönelik mesajlar verdik.
Kıbrıs Türkünün haklı davasını bir kez daha çok güçlü biçimde savunduk.
Ada’da “iki ayrı devlet ve iki ayrı halk” olduğu gerçeğinden hareketle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıma çağrımızı tekrarladık.
Küresel bir harekete dönüşen Sıfır Atık Projemiz ile aile kurumuna yönelik saldırıları yine insanlığın gündemine taşıdık.
Hitabımız; Türkiye’nin 360 derecelik bakış açısıyla yürüttüğü, doğuya ve batıya aynı anda bakan Çift Başlı Selçuklu Kartalı’ndan ilhamını alan dış politikasının adeta özü, özeti, çerçevesi niteliğindeydi.
Amerikan Başkanı Sayın TRAMP’ın ve bölge liderlerinin katıldığı Gazze konulu toplantı ise son derece verimli geçti.
Toplantıda, Gazze’de akan kanı durdurmak için neler yapabiliriz, liderler olarak bunu masaya yatırdık.
İklim zirvesinde, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefimiz doğrultusunda devreye aldığımız uygulama ve reformlardan bahsettik.
Genel Kurul marjında ayrıca aralarında Suriye, Libya, Kuveyt, Endonezya, Fransa, Kanada ve Vietnam’ın da olduğu birçok ülkeden muhataplarımızla ikili görüşmelerimiz oldu.
Avrupa Birliği Komisyon Başkanı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de yine görüştüğümüz isimlerdendi.

Aziz Milletim…
Gerek ikili görüşmelerimizde gerekse bu toplantılarda şuna bir kez daha şahitlik ettik:
Yolsuzluk soruşturmalarından dolayı iyice köşeye sıkışan Netanyahu’nun sırf koltuğunu korumak uğruna bölgeyi, hatta dünyayı ateşe sürüklediğini artık hemen herkes kabul ediyor.
Ortada bir devlet aklının değil; kandan ve kaostan beslenen bir katliam kadrosunun olduğu çok net görülüyor.
Bir avuç ülke dışında, hemen hiç kimse, İsrail’le ve Netanyahu hükümetiyle yanyana gelmek, fotoğraf vermek istemiyor.
80’inci Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bunun bir nevi turnusolü oldu.
Genel Kurul’da Birleşik Krallık ve Fransa’nın içinde yer aldığı 10 Batılı ülke daha Filistin’i tanıdıklarını açıkladı.
Her ne kadar gecikmiş de olsa, Güvenlik Konseyi üyesi iki ülkenin Filistin devletini tanıması fevkalade önemlidir.
Filistin’i tanıyan ülke sayısının 150’yi aşmasından, bu mücadelenin adeta öncülüğünü üstlenen bir ülke olarak, büyük memnuniyet duyuyoruz.
Tanıma, ilk adım olarak elbette takdire şayandır.
Bundan sonra yapılması gereken ise tanımanın hakkını vermektir.
Bunun yolu da 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin Devleti’nin vücut bulması için çaba göstermekten geçiyor.
Diğer türlü, atılan adım eksik kalacaktır.
İsrail’in tüm gayreti de zaten bunun içindir.
Batı Şeria’yı ilhak etme ve Gazze’yi insansızlaştırma politikalarının arka planında, özgür Filistin Devleti ihtimalini tamamen yok etme niyeti vardır.
Bunun da maksadı, “Büyük İsrail Projesini” hayata geçirmektir.

Aziz Milletim…
Burada şunu, hiç çekinmeden, açık açık ifade etmek durumundayım:
Türkiye, şu an her iki projenin de karşısındaki en büyük engellerden biridir.
Ülkemizin ve şahsımızın son dönemde hedefe konulmasının esas sebebi, kararlı duruşumuzu çok net ortaya koymamızdır.
Ne küresel siyonist lobinin baskılarına eyvallah ediyoruz; ne de onların içimizdeki tetikçilerinin karalama kampanyalarına boyun eğiyoruz.
Topraklarını, özgürlüklerini ve onurlarını savunan Filistin halkının yanında dimdik duruyoruz.
Türkiye’nin, bugün, özgürlük için, adalet için mücadele eden mazlumların yanında olduğunu dost-düşman herkes çok iyi bilmektedir.
Bunu bilmeyen, bilse bile kabullenemeyen bir tek ana muhalefettir.
Daha düne kadar Ortadoğu’ya bakınca sadece bataklık görenlerin…
Gazze’nin kahraman evlatlarına terörist iftirası atanların…
“Bize ne Gazze’den, bize ne Suriye’den, Libya’dan, Somali’den” diyen vicdansızların, bugün çıkıp bizi eleştirmesinin zerre kadar kıymeti yoktur.
Bunlar dün de gönül coğrafyamıza yabancıydı, bugün de dünyada ne olup bittiğinden habersizler.
Bunlar dün de vizyonsuzdu, ufuksuzdu, kifayetsizdi, ülkemizin başarılarını çekemiyorlardı; bugün de haset çukurunda debelenip duruyorlar.
Hükümetimizin uyguladığı vicdanlı, ilkeli, itibarlı, cesur ve çok boyutlu dış politikayı bir türlü kavrayamıyorlar; böyle giderse hiç anlamayacaklar.
Ne diyelim? Yazık, gerçekten çok yazık…
Muhalefetin geçirdiği histeri nöbetleri karşısında bizim tavrımız, yıllardan beri hiç değişmemiştir:
Biz, 86 milyonun emanetini taşıyoruz; yükümüz de vazifemiz de çok ağır.
Nefesimizi boş işlerle, boş tartışmalarla, boş siyasetçilerle heba edemeyiz.
Küçük düşünen, dış politikaya sığ bakan, yolsuzluklarına destekçi bulmak için Batılı patronlarına “sizin çıkarınızı en iyi biz koruruz” diye yalvaran zavallıları kâle almadık, bugün de onları ademe mahkûm ediyoruz.
Varsın, gözünü kin ve nefret kaplamış muhterisler idrakinde olmasın.
Bize, Filistinli mazlumların duası yeter; bize Gazzeli masumların duası yeter.
Filistin halkının ve milletimizin hayır duasına mazhar olabiliyorsak, onların takdirini alabiliyorsak, ne mutlu bize.
Gerisi boştur, laf-ü güzaftır.
Rabbim bizi ömrümüzü adadığımız Filistin davasını hakkıyla savunmaktan geri koymasın, diyorum.

Aziz milletim, değerli basın mensupları…
NİVYORK’taki yoğun temaslarımızın ardından Amerikan Başkanı Sayın TIRAMP’ın davetine icabetle Vaşington’a bir ziyaret gerçekleştirdik.
25 Eylül’de Beyaz Saray’da Sayın TRAMP ve heyetiyle kapsamlı, verimli, içerikli bir görüşmemiz oldu.
İkili ticaret, yatırım, enerji, savunma sanayii konuları başta olmak üzere, birçok hususu kendisiyle dostane bir ortamda ele aldık.
Sayın TIRAMP’ın ilk döneminde beraber belirlediğimiz 100 milyar dolarlık ticaret hedefine ulaşmak için atılacak adımları istişare ettik.
Gazze mezalimi, İsrail’in artan saldırganlığı, Rusya-Ukrayna savaşı ve bölgemizdeki gelişmeler, gündemimizin üst sırasındaydı.
Suriye’deki istikrarın muhafazası ve Ortadoğu’da barış ortamının egemen kılınmasına yönelik hususları da ayrıntılı bir şekilde değerlendirdik.
Bir defa şunu altını çizerek özellikle belirtmek isterim:
Siyasetçisiyle, gazetecisiyle, yorumcusuyla muhalefetin; tam bir cinnet halinde Amerika ziyaretimizi kötülemeye çalışmasının tek nedeni, ziyaretin “fevkaladenin fevkinde başarılı” geçmesidir.
Onlar başka şeyler bekliyorlardı, ama hevesleri kursaklarında kaldı.
Hayal kırıklığına uğradılar; şimdi bunun öfkesiyle sağa sola saldırıyorlar.
Ama ne yapsalar beyhude…
Güneşi balçıkla kapatamazlar; hakikatlerin üzerini yalanlarla örtemezler.
Bizim temel prensibimiz; Türkiye’nin menfaatlerini her zeminde en güçlü şekilde savunmaktadır.
Milletimizin kısa, orta, uzun vadeli çıkarları neyi gerektiriyorsa, biz 23 yıldır hep onu yaptık; yarın da aynısını yapacağız.
Şayet biz muhalefetin ne dediğine baksaydık; Türkiye sahip olduğu altyapı ve üstyapı yatırımlarının hiçbirine bugün sahip olamazdı.
Ne Marmaray olurdu, ne İstanbul Havalimanı olurdu, ne TOGG olurdu, ne hızlı trenler olurdu; ne 785 milyar metreküplük Karadeniz Gazının, ne de Gabar’daki petrol rezervlerinin keşfi mümkün olurdu.
Biz, dış politikadan ulaştırmaya, enerjiden savunma sanayiine, turizmden sağlığa her hamlemizi, müzmin muhalefete rağmen başardık.
Bunların ülkenin ve milletin hayrına bir cümle kurması “ONTOLOJİK olarak mümkün değildir; biz de böyle bir beklenti içinde değiliz.

Şimdi bakınız değerli arkadaşlar…
Türkiye ekonomisi büyüdükçe, yıllık enerji talebi de artmaktadır.
Enerji sepetimizi genişletme çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz.
Bir taraftan arama ve sondaj faaliyetlerimizle kendi yer altı kaynaklarımızı ortaya çıkarırken, diğer taraftan kaynak çeşitlendirmesine gidiyoruz.
Tek bir gayemiz vardır; o da Türkiye’nin artan enerji talebinin kesintisiz, sorunsuz ve güvenilir bir şekilde karşılanmasıdır.
Rusya-Ukrayna savaşının ilk döneminde Avrupa’nın yaşadığı sıkıntılar, bu politikamızın ne kadar isabetli olduğunu göstermiştir.
İmzaladığımız sözleşmeler sayesinde, hem sanayide çarkların dönmesini hem de vatandaşlarımızın kışı rahat geçirmesini sağladık.
Diğer tedarikçi ülkeler gibi Amerika’yı da önemli bir ortak olarak görüyoruz.
Doğalgaz ve nükleer enerjiye dair imzalanan mutabakat, bu yönde atılmış çok stratejik bir adım olmuştur.
Türkiye’nin hava yolu taşımacılığında son yıllarda kat ettiği büyük mesafe, herkesin takdirini toplamaktadır.
Şu rakamlara, ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımızın dikkat etmesini özellikle rica ediyorum:
2002 yılında 10,4 milyon yolcuya hizmet veren Türk Hava Yolları’nın filosu sadece 65 uçaktan, uçuş ağı ise 103 destinasyondan oluşuyordu.
2024 sonu itibarıyla yıllık yolcu sayısı 85 milyona ulaşırken, filo büyüklüğü 470’in üzerine çıkmış, uçuş ağı ise 350 destinasyona yükselmiştir.
Böylece yolcu sayısında 8 kattan fazla, uçak sayısında 7 kata yakın, uçuş noktasında ise 3 katı aşan bir artış yaşanmıştır.
Şirketimizin 2025 hedefi ise 90 milyonun üzerinde yolcu taşımaktır.
Filoya 2006’ta 100’üncü, 2012’de 200’üncü, 2016’ta 300’üncü, 2023 yılında 400’üncü uçak katılmıştır.
500’üncü uçak da önümüzdeki aylarda filoya dahil olacaktır.
Şirketimizin yüzüncü yılını kutlayacağı 2033 yılı filo hedefi ise 813 uçaktır.
Gerek EYİRBAS’a 2023’te verilen 335 uçak siparişi, gerekse Eylül 2025’te BOEİNG firmasına verilen 225 uçaklık siparişi, buna yönelik hazırlıklardır.
Uçak almak, muhalefetin sandığı gibi bakkaldan süt almaya benzemez.
İhtiyacınızı belirleyecek, planlamasını yapacak; sonra görüşecek, pazarlık edecek ve neticede uzun müzakereler sonunda anlaşmaya varacaksınız.
Aynı yaklaşım, özel havacılık şirketlerimiz için de geçerlidir.
Yani ortada, ana muhalefetin saçmalıklarından öte Türk havacılığını daha da güçlendirmeyi amaçlayan uzun vadeli bir vizyon bulunuyor.
Tabii, rüşvetsiz selam dahi almayanların bunu anlamasını beklemiyoruz.
Gırtlaklarına kadar yolsuzluğa batanlara tavsiyemiz, akıllarının ermediği konularda büyük laf etmesinler; bizi de lütfen kendileriyle karıştırmasınlar.
Ana muhalefetin başındaki zatın görevi önüne gelene çamur atmak değil; şayet yüreği yetiyorsa Genel Merkezinin 13’üncü katına kadar ulaştığı söylenen rüşvet çamurunu temizlemektir.
Bunun dışında yaptığı her iş boştur, havanda su dövmekten ibarettir.
Sayın TRAMP’la yaptığımız görüşmenin olumlu sonuçlarını önümüzdeki dönemde hep beraber göreceğimize inanıyorum.

Aziz milletim, değerli basın mensupları…
Daha önceki kabine toplantımızda yasadışı sanal bahis, şans oyunları ve kumar belasıyla mücadele kararlılığımızı ifade etmiştim.
İnternetin ve akıllı cep telefonlarının günlük hayatımızın vazgeçilmezleri haline gelmesiyle sanal kumar ve bahis sorunu da büyümeye başladı.
Güvenlik birimlerimiz, yargı teşkilatımız ve MASAK’ımız bu konuyu bir süredir zaten mercek altına almıştı.
Çok sayıda insanımızı pençesine düşüren, nice ocağı söndüren bu bela daha da çetrefilleşmeden kökünün kurutulması gerektiğinin bilincindeyiz.
Bugünkü kabine toplantımızda Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz’ın riyasetinde hazırlanan kapsamlı eylem planını gözden geçirdik.
Dijital alemin kontrolsüzlüğü işimizi zorlaştırsa da, sanal kumar ve bahis meselesinin üzerine tüm kapasitemizle gideceğiz.
Siyaset üstü bir konu olarak gördüğümüz bu meselede herkesin, toplumun tüm kesimlerinin desteğini bekliyoruz.
Bir diğer gündem maddemiz sosyal konut projesiydi.
Çevre Bakanlığımız eliyle 81 ilimizin tamamında 500 bin sosyal konut inşa etmek için düğmeye basıyoruz.
Bu projemizde de, şehit ve gazilerimize, emeklilerimize, gençlerimize, üç çocuğu olan ailelerimize özel bir kontenjan ayıracağız.
Yine bu projemizle ilk kez kiralık konut uygulamasını TOKİ eliyle hayata geçireceğiz.
Sosyal konutlarımızın bir kısmını vatandaşlarımıza uygun şartlarla kiralayacak, dar gelirli ailelerimizi inşallah rahatlatacağız.
500 bin sosyal konut projemizle vatandaşlarımızın konuta ulaşımını çok daha uygun maliyetlerle kolaylaştırmış olacağız.
Projemizin detaylarını önümüzdeki günlerde yapacağımız 500 bin sosyal konut tanıtım programında milletimizle paylaşacağız.
Şimdiden hayırlı-uğurlu olsun diyorum.
2025 yılı için Sağlık Bakanlığımıza 37 bin yeni personel tahsis etmiş, 19 binin personelin alımını gerçekleştirmiştik.
Şimdi 18 bin personel için daha ilana çıkıyoruz.
Adalet hizmetlerinin iyileştirilmesi amacıyla farklı kategorilerde 20 bin personel alım sürecini geçtiğimiz günlerde başlatmıştık.
Şimdi de BİN hakim-savcı yardımcısı alım sürecini başlatıyoruz.
Bu düşüncelerle, kabine toplantımızın ve aldığımız kararların tüm Türkiye için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyor; Allah’a emanet ediyorum.
Kalın sağlıcakla…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir